> Neden Bize Tüm Yavrular Şirin Gelir?

Giriş

Dünya üzerindeki canlılar, hayatta kalmak ve türlerini devam ettirmek için çeşitli ve sofistike üreme stratejileri geliştirmişlerdir. Tek hücreli organizmalardan, bitkilere ve hayvanlara kadar her bir canlı türü, yavrularını veya tohumlarını sağlıklı bir şekilde oluşturabilmek için benzersiz yöntemler kullanır. Mantarların sporları, çiçeklerin nektarı ve polenleri, balıkların binlerce yumurtlaması gibi bu yöntemler, gelecek nesillere daha fazla hayatta kalan yavru aktarmayı hedefler. Bu yazıda, canlıların bu evrimsel stratejilerini inceleyerek, bu yöntemlerin insanların yavrularına bakış açısını ve psikolojisini nasıl şekillendirdiğini ve günümüzdeki düşünce akımlarına nasıl yön verdiğini irdeleyeceğiz.

Canlıların Ortak Özellikleri

Canlıların ortak özellikleri, yaşamı sürdürebilmeleri için gereken temel özelliklerdir. Bu özellikler genellikle şöyledir:

  1. Hücresel Yapı: Tüm canlılar bir veya daha fazla hücreden oluşur. Bu hücreler, organizmanın yapı taşlarıdır ve yaşamsal işlevleri gerçekleştirir.

  2. Metabolizma: Canlılar enerji üretir ve kullanır. Besinleri alır, bu besinlerden enerji elde ederler ve metabolik süreçlerle bunları kullanarak yaşamlarını sürdürürler.

  3. Büyüme ve Gelişme: Canlılar, zamanla büyürler ve değişirler. Hücre bölünmesi ve organizmanın yapılarının gelişmesiyle bu süreç gerçekleşir.

  4. Tepki ve Uyum: Canlılar çevrelerine tepki gösterirler ve bu tepkilerle çevreleriyle etkileşime geçerler. Bu sayede çevreye uyum sağlarlar.

  5. Üreme: Canlılar, kendi türlerini devam ettirmek için üreme yeteneğine sahiptirler. Üreme, genellikle genetik materyalin aktarılmasıyla gerçekleşir.

  6. Evrim ve Adaptasyon: Canlılar, zaman içinde çevresel koşullara uyum sağlamak için evrimsel süreçlerle değişebilirler. Adaptasyon, türlerin çevreye uyum sağlamasını sağlar.

Bu özellikler, canlıları tanımlayan genel özellikler olup, tüm yaşam formlarında gözlemlenebilir.

Bu bilgiler ışığında şunu diyebiliriz;

Bütün canlılar, hayatta kalmak ve üremek gibi ortak temel ihtiyaçlar etrafında şekillenir, ki bu bitkileri de içerir. Bu da bize şunu gösterir: hayatta kalmak, canlılar için ilk öncelik olmalıdır, üremek ise buna takip eder. Üremeyi takiben, doğan yavruların da hayatta kalması gereklidir. Bu hayatta kalma süreci ya yavruların içgüdüleriyle ya da ebeveynlerin sağladığı bakım ile mümkün olur.

Üreme

Canlı gruplarında belli üreme tipleri inceleyelim şimdi. Bunları türler bazında kategorize etmek mümkündür. İşte bazı canlı türleri ve üreme şekilleri;

Tek Hücreliler: Bakteriler, arkealar ve protistler gibi organizmalar tek hücreli yapıya sahiptir.

Bakteriler; üç ana üreme şekli kullanırlar:

Arkealar; bakterilere benzer üreme yöntemlerini kullanabilir, ancak genetik yapıları bazı benzersiz özelliklere sahiptir. Genellikle bölünme, konjugasyon ve bazı çevresel koşullarda endospor oluşturma gibi üreme stratejilerini benimserler.

Protistler; Protistler oldukça çeşitli bir grup olup, farklı üreme stratejileri kullanabilirler:

    • Bölünme
    • Cinsel Üreme
    • Eşeysiz Üreme

Her bir grup, kendi türlerine özgü çeşitli üreme stratejilerini benimser ve çevresel koşullara bağlı olarak üreme şekillerini değiştirebilir. Bu çeşitlilik, organizmaların adaptasyon yeteneklerini ve türlerin hayatta kalma şanslarını artırır.

Omurgasızlar: Böcekler, yumuşakçalar, kabuklular, solucanlar ve diğer omurgasız türler, omurgasız hayvanları kapsar.

Böcekler (İnsekler): Böcekler, çeşitli üreme stratejileri benimserler: (bkz. böceklerde üreme)

  • Döllenmiş Yumurtalar 
  • Metamorfoz

Yumuşakçalar:

  • Döllenmiş Yumurtalar
  • Sperma ve Yumurta Döllenmesi

Kabuklular (Krustaseanlar):

  • Döllenmiş Yumurtalar
  • Larval Evre

Solucanlar (Kurtlar): Solucanlar da farklı üreme yöntemleri kullanır:

    • Bölünme: Bazı solucanlar, halkalarının bölünmesiyle (bölünerek üreme) çoğalırlar. Bu, bazı solucan türlerinin kendiliğinden oluşan bölünme yoluyla çoğaldığı anlamına gelir.
    • Döllenmiş Yumurtalar: Diğer solucanlar, döllenmiş yumurtalar bırakarak çoğalırlar.

Her bir grup, türler arası ve çeşitli çevresel koşullara bağlı olarak farklı üreme stratejilerini benimseyebilir. Bu çeşitlilik, her türün adaptasyon yeteneğini artırır ve türlerin çeşitli habitatlarda varlığını sürdürmesine olanak sağlar.

Omurgalılar: Balıklar, amfibiler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler gibi organizmalar omurgalılara örnektir.

Balıklar:

  • Döllenmiş Yumurtalar: Birçok balık türü döllenmiş yumurtalarını suya bırakır. Bazıları açık suya, bazıları bitkilerin veya taşların altına, bazıları da özel yuvalara bırakır.
  • Diğer Üreme Yöntemleri: Bazı balık türleri, döllenme ve yumurtlama sürecini farklı şekillerde gerçekleştirir. Örneğin, bazıları döllenmiş yumurtalarını ağzında taşır veya döllenmiş yumurtalarını diğer balıkların yuvalarına bırakabilir.

Amfibiler:

  • Döllenmiş Yumurtalar: Bazı amfibiler, su içinde döllenmiş yumurtalarını bırakır. Yumurtalar genellikle sucul ortamlarda gelişir ve olgunlaşır.
  • Cilt Yoluyla Solunum: Bazı amfibiler, döllenmiş yumurtalarını cilt yoluyla solunum yaparak kuluçkalarını taşır. Bu türlerde yavru amfibiler yumurtadan çıkmadan önce doğrudan ciltleriyle beslenirler.
  • Sürüngenler:
  • Döllenmiş Yumurtalar: Birçok sürüngen türü döllenmiş yumurtalarını bırakır. Bazıları yumurtalarını dış ortama bırakırken, bazıları yuvalarında saklar ve korur.
  • Canlı Doğum: Bazı sürüngenler canlı doğum yapabilirler. Bazı yılanlar ve kertenkeleler gibi türler, yumurtalarını içlerinde kuluçkalar ve yavrularını canlı olarak doğurabilirler.

Kuşlar:

  • Döllenmiş Yumurtalar: Kuşlar, döllenmiş yumurtalarını genellikle özel yuvalara bırakırlar. Dişi kuşlar yumurtalarını kuluçkaya yatar ve yavrular çıktıktan sonra bakımını üstlenirler.

Memeliler:

    • Canlı Doğum: Memeliler genellikle canlı doğum yaparlar. Dişi memeliler yavrularını vücutlarında geliştirir ve daha sonra doğum yaparlar. Yavrular genellikle doğduktan sonra anneleri tarafından bakılır ve beslenirler.

Her bir grup, kendi türlerine özgü çeşitli üreme stratejilerini kullanır. Bu çeşitlilik, her türün hayatta kalma ve neslini devam ettirme şansını artırır.

Canlıların yavruları ve hayatta kalmaları için gerekli olanlar

Canlı türlerinde yavruların hayatta kalma güdüleri genellikle şöyledir;

  1. Beslenme ve Büyüme: Yavruların temel ihtiyaçlarından biri, yeterli beslenmeyi sağlamak ve büyümelerini desteklemektir. Ebeveynler veya yetişkin bireyler genellikle yavruları için besin sağlamak için çaba gösterirler.

  2. Güvenlik ve Korunma: Yavruların hayatta kalması için güvenlik ve korunma sağlamak önemlidir. Bu, avcı hayvanlardan korunma, (bkz. yavruların korku anında davranışı bu yazıda anlatılmıştı) uygun barınakların sağlanması veya tehlikelerden uzak tutulma gibi çeşitli yöntemlerle gerçekleşebilir.

  3. Öğrenme ve Beceri Geliştirme: Yavrular, hayatta kalmak için çevrelerini anlamak ve buna uyum sağlamak için sürekli olarak öğrenme ve yeni beceriler geliştirme sürecindedirler. Bu süreç, avlanma, sosyal davranışlar veya tehlikelerle başa çıkma gibi becerileri içerebilir.

  4. Sosyal Bağlar ve Grup İçinde Hayatta Kalma: Bazı türler için sosyal bağlar ve grup içinde dayanışma hayati önem taşır. Özellikle sosyal canlılar için grup içinde dayanışma ve birlikte hareket etme, yavruların hayatta kalma şansını artırır. Buna grup içindeki yavruları sürülerin ortasına alıp korunmasını örnek verebiliriz.

  5. Üreme ve Neslin Devamı: Yavruların hayatta kalma güdüsü, neslin devamını sağlamak için üreme yeteneğini geliştirmeyi içerir. Bu, yavruların erginlik dönemine ulaşarak kendi nesillerini oluşturabilme yeteneklerini içerir.

Bu güdüler, canlı türlerinde genellikle yavruların hayatta kalma ve türlerin devamını sağlama amacıyla ön plandadır. Yavruların sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişmesi, türlerin devamlılığı için kritik bir faktördür.

Bizlere göre yavrunun hayatta kalması sadece onun bireysel bir çaba göstermesiyle değil, aynı zamanda anne-baba hatta geniş bir sürü topluluğunun desteğiyle gerçekleşir. Yavrunun hayatta kalma becerilerini öğrenmesi ve erişkin bir birey olup üreme yeteneğini gösterebilmesi için aile ya da sürünün birlikte çalışması gereklidir. Birçok canlı türü, yavruların doğuştan sahip olduğu belirli hayatta kalma içgüdüleriyle doğar. Örneğin, bazı kuş türlerinde daha büyük ve güçlü olan yavrunun yuvadan diğer kardeşlerini atması veya caretta carettalar gibi deniz kaplumbağalarının yumurtadan çıkar çıkmaz doğruca denize yönelmeleri gibi davranışlar görülebilir.

Dede ve Torun

Hepimiz biliyoruz ki yavrular, bir türün devamlılığı için hayati önem taşır. Peki, neden? Yavruların hayatta kalmasının evrimsel ve psikolojik açıdan neden önemli olduğuna değinelim.

Genetik Mirasın Devamlılığı

Yavruların hayatta kalmasının en büyük avantajı, genetik materyalin aktarımıdır. Hepimiz, ortak bir atadan evrimleştiğimiz için belli miktarda ortak gen ve psikolojik miras taşırız. Bu miras, akrabalık arttıkça artar, uzaklaştıkça azalır. Örneğin, bir insan ile şempanzenin genleri ve psikolojisi, bir kertenkele ile insandan çok daha benzerdir. Kertenkele ile insan arasındaki ortaklık daha çok hayatta kalma güdüleri üzerinedir. Fakat bir memeli ile insan arasındaki ortaklık, duygusal bağlamda da olabilir. Bu da, insana kadar evrilerek gelen psikogenetik mirasın beynin evrimi ile şekillenmesinden kaynaklanır.

Daha önceki yazımda bahsettiğim gibi, beyin üç bölgeden oluşur: sürüngen beyni, memeli beyni ve frontal lob. Kertenkele gibi sürüngenlerde sadece sürüngen beyni mevcuttur. Fakat bir memelide hem sürüngen beyni hem de memeli beyni mevcut. İnsanda da sürüngen beyni, memeli beyni ve frontal lob mevcut. Sürüngen beyni hayatta kalma güdülerini yönetir, memeli beyni ise duyguların üretimini üstlenir. Bu yüzdendir ki evlerimizde yılan yerine tüylü memelileri tercih ederiz.

Evrimsel Süreçte Yavruların Önemi

Bu bilgiler ışığında, yavrularımızın hayatta kalmasının atalarımız arasında evrimsel olarak seçilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Yavruların yaşaması için çabalayan ebeveynlerin genleri ilerlerken, yavrularının yaşamasına ilgi göstermeyenlerin genleri zamanla elenmiştir. Çünkü yavruları hayatta kalmadığı için genleri de devam edememiştir.

Yaşlıların Önemi

Daha önceki “Yaşlı Bakımı ve Ailenin Evrimi” yazımda bu konulara genişçe yer vermiştim. Detaylı bilgiler için yazımı ziyaret edebilirsiniz. Genetik mirasın aktarımı konusunda sadece yavru bakımı değil, yaşlı bakımı da önem arz etmektedir. Yaşlıların hayatları boyunca biriktirdiği yaşam tecrübesini yavru ve erişkinlere aktarmak, sonraki nesiller için elde edilmiş bilgiyi korumak için en iyi yollardan biridir. Yaşlıların bakımı ve hürmet göstermek hem bilgiyi aktarmak hem de yaşlıların yuvada kalıp yavrularla ilgilenilmesi yoluyla erişkinlere büyük kolaylık sağlar.

Sonuç olarak yavrular ve yaşlılar, bir türün hayatta kalması ve gelişmesi için hayati önem taşır. Yavrular, genetik mirasın aktarılmasını sağlar; yaşlılar ise bilgi ve deneyim aktarımı ile yavruların hayatta kalmasına yardımcı olur. Bu nedenle, her iki gruba da gereken özen ve saygıyı göstermek, gelecek nesiller için oldukça önemlidir.

Anatomik Bilgiler

Bu başlığımızda canlılardaki bazı anatomik farklılıkları gösterip, insan psikolojisinde nasıl bir yer ettiğini göreceğiz. Bu karşılık olarak insanın evrimsel psikolojisine nasıl bir etki bıraktığını ve günümüzdeki izlerini inceleyeceğiz.

 

Bebeklerin Kafa-Göz-Gövde oranları

Bebeklerin fiziksel özellikleri, genellikle kısa ve orantısız bir gövde yapısı, küçük ve yuvarlak bir yüz, kafaya oranla daha büyük gözler şeklindedir. Doğum anındaki bebeklerin kafa-göz oranı yaklaşık olarak 4:1 iken, bir yaşına gelindiğinde bu oran yaklaşık olarak 3:1’e, iki yaşına ulaşıldığında ise 2:1‘e kadar düşer. Yetişkin bireylerde ise bu oran yaklaşık olarak 1,5:1‘dir. Öte yandan, insan gözleri bebeklikten yetişkinliğe doğru neredeyse hiç büyümez ve genellikle sabit kalır.

Aynı şekilde, bebeklerde kafa-gövde oranı doğumda yaklaşık olarak 1:3 iken, bir yaşına gelindiğinde 1:4‘e, iki yaşına gelindiğinde ise 1:5‘e doğru artar. Ancak yetişkinlerde bu oran genellikle 1:7‘dir. Bebeklerin yüzlerindeki yuvarlaklık, genellikle yetişkinlere göre daha fazla yağ dokusuna sahip olmalarından kaynaklanır. Bu durum, yüzlerinin daha yuvarlak görünmesine neden olur. Yetişkinlerde ise yağ dokusu azaldıkça yüzün oval bir yapıya dönüşmesi yaygındır. Ayrıca, bebeklerin yüz kasları henüz tam olarak gelişmediği için, yüzleri daha yuvarlak bir görünüme sahiptir.

Genel olarak, bebeklerde gözlemlenen büyük kafa, büyük gözler ve yuvarlak bir yüz şekli, fiziksel gelişimlerinin bir parçasıdır. Ancak yaş ilerledikçe, vücut kafaya göre daha fazla büyür ve kafa-gövde oranı 1:3‘ten 1:7‘ye düşer. Aynı şekilde, bebeklikteki 4:1 olan göz-kafa oranı yetişkinlikte yaklaşık olarak 1,5:1‘e iner.

Sonuç olarak;

Sonuç olarak, canlılar arasında ve özellikle insanlar arasında gözlemlenen belirli davranış kalıpları ve tercihler, genlerin devamını sağlama stratejilerine dayanmaktadır. İnsanlar, genetik miraslarını gelecek nesillere aktarmak için evrimsel olarak yavrularına sevgi besleme eğilimindedirler. Bu eğilim, yavruların kendilerine sevimli gelmesiyle de desteklenir.

Çoğu yavru, yetişkinlerden farklı bir vücut anatomisine sahiptir; genellikle vücutları orantısız ve büyük başlıdır. Bu durum, evrimsel olarak insan psikolojisine yerleşmiş olan bazı kalıplara dayanır. Örneğin, yuvarlak yüz, büyük baş ve büyük gözler gibi özellikler, insan beyninin yavruları sevimli ve çekici bulma eğilimini yansıtır. Bu nedenle, insanlar bu tür fiziksel özellikleri sevimli ve cazip bulma eğilimindedirler.

Bu bilgiyi, günümüzde sinema, çizgi film ve reklam endüstrileri, hedef kitlelerini etkilemek için kullanmaktadır. Önde gelen çizgi film karakterlerinin çoğunda, bahsettiğimiz evrimsel olarak kodlanmış özelliklerin izlerini görmek mümkündür. Örneğin, anime karakterleri, Sünger Bob, Finn, Stewie Griffin, Dexter, Bloo, Po, Pikachu, Stitch, Minionlar, Kirby, Dora ve Toothless gibi.

Özetleyecek olursak; genlerimizin devamı için yavrularımıza bakmak zorundayız. Yavrularımızın da bize tatlı, sevimli gelmesi gerekli ki onları koruyalım ve gözetelim. Yavruların yüz şekli, kafa/göz ve kafa/gövde oranları nedeniyle bu orana sahip şekiller psikolojimizde sevimlilik ile bağdaştırıldı. Daha sonra da bu bilgi günümüzde reklam, film, çizgi film sektöründe kullanıldı. 

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sağlıcakla kalın.

>